Sürdürülebilir mimaride kullanılan uygulamaların ve ilkelerin çoğu, eski inşaat tekniklerinin, günümüz teknolojisiyle üretilmiş modern malzemelerle dönüşüm geçirmesine ve endüstriyel çağla hayata giren seri üretimin yarattığı yıkıma dayanıyor. Sürdürülebilir mimariye duyulan acil ihtiyaca dair toplumsal bilinç, on yıllardır yürütülen uluslararası çevre hareketleri ve birçok ülkede peş peşe yürürlüğe giren yasalarla şekilleniyor. Aslında başlarda, endüstriyel çağdaki rekabete ayak uydurmak isteyen ülkeler, inşaat sektörünün büyümesi için doğaya geri alınamayacak zararlar verecek olan yasalar çıkarmıştı. Ancak şu anda dünya bir iklim ve ekosistem krizinde; bu nedenle son 50 yılda çıkarılan çevre yasalarının çoğu geri alınıyor. Bu konuyla ilgili tasarımcılar, mimarlar, müteahhitler ve tüketicilere oldukça büyük bir iş düşüyor. Ülkeler, gezegenin en yıkıcı endüstrilerden biri olan inşaat sektörünün neden olduğu akıl almaz hasarla mücadeleye yardımcı olmak için sürdürülebilir yapı uygulamalarının benimsenmesini zorunlu hale getiriyor. beyaz ev maketlerini inceleyen bir kadın ve bir erkek Çağdaş bina tasarımları da sürdürülebilir yapı kavramını bünyesine katmaya çalışıyor.
İnşaat sektöründe küresel çapta geçerliliği olan çevresel ölçütler, sürdürülebilir yapıların inşası için kılavuzlar içeriyor. Ekosisteme daha fazla hasar vermemeye yönelik atılan bu sert adımlar, proje sahipleri ve mimarlar için karşılamaları zorunlu olan yüksek standartlar yaratıyor. Ancak bunlar yeterli değil; “çevre dostu”, “sürdürülebilir” veya “yeşil” terimleri, tasarım ve uygulama süreçlerine entegre edilmekten ziyade pazarlama teknikleri için birer etiket olarak kullanılıyor. Bilinç oluşturma ve bilgi vermedeki tüm ilerlemelere rağmen, sürdürülebilir mimari hâlâ standarttan çok bir istisnadır.